AHIRETİNİZİ UNUTMAYINIZ, EBEDİ YURDUNUZ ORASIDIR.
 
SİTE SAHIBİ NECATİ AYDEMİR
Menü  
  Ana Sayfa
  Ziyaretçi defteri
  Özgeçmişi
  Horasan Tarihi
  Coca Colanın Anlamı
  Kuran Okuyun
  Hutbeler
  Haberler
  Galeri
  Dini Hikayeler
  Vidolar
  Makaleler
  Fıkıh
  ilahiler
  Tasavvuf
  İslam Tarih
  Tesbih Namazı
  Hac rehberi
  Namaz

 

Veda Hutbesi
Veda Hutbesi
Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.
İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki
hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.
MÜ'MİNLER!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.
İNSANLAR!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!

Makaleler










Her gününüz bayram olsun
Her gününüz bayram olsun!   Can DÜNDAR
 Power Point Sunu için tıklayınız
(Bayrama girerken, aklınızın başına gelmesini istiyor musunuz? Ben sunuyu izledim, gözlerimden iki damla da olsa yaşlar aktı. Üşenmedim, sunudaki yazıları aşağıya aldım. İster önce yazıyı okuyun, isterseniz sunuyu izleyin. Ama bayramın yaklaştığı şu günlerde, bayram olmasa bile sevinecek ne kadar çok şeyimiz varmış, daha iyi anlayacaksınız. Bu yazıyı ve sunuyu bayram tebriği yerine sayarsanız sevinirim. Vehbi Akşit)
Zamanla anlıyor insan:
3-4 güne sıkışmış bir tatilden öte bir şey bayram...
Hayata rastgele serpiştirilmiş ilahi ikramlar,  kıymet bilen kullara her daim bayram yaşatır.
Nefes almak bayramdır mesela;  günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp
"Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek... Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
 
Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.
Bir kitabı bitirmek, bir binayı bitirmek,  bir okulu bitirmek, kâbuslu bir rüyayı,  kodeste ağır cezayı bitirmek bayramdır.
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş  bir ilişkiyi bitirmek de öyle...
Vuslat da bayramdır öte yandan... Endişe içinde beklediğinden mektup almak, telefonda ansızın sesini duymak,  deli gibi burnunda tütenin boynuna sarılmak bayramdır.
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.
"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...
Yeni bir sözcük öğrenmek, bir tünelin sonuna gelmek, müzmin bir işin kapısını çarpıp uzun bir yola çıkıvermek bayramdır.
Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır.
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi,  nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.

Sonrasında gelen ilk diş bayramdır, ilk söz bayram, ilk adım, ilk yazı, ilk karne bayram...
Güne gülümseyerek başlamak bayramdır.
 
"İyi ki yanımdasın" bayram,
"Her şeyi sana borçluyum" bayram, "Hiç pişman değilim" bayram...
Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla gidebilmek, konu komşuyla yarenlik edebilmek, akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır.
Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek, altı çizilmiş eski kitapları aynı inançla okuyabilmek, yol arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram...
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.

Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram olsun!
 Power Point Sunu için tıklayınız
 
Can Dündar
 
Can Dündar eline, kalemine sağlık... Çok güzel bir yazı... Ben de Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum.










Asıl bayram Rabbimizin bizi affettiği gündür.


sevinç ve sürür günüdür. Bayramı Allah’a imandan kaynaklanan hazzı ruhani halinde kabul etmek daha muafık olacaktır.

İnsanların keyiflenecekleri bir günden daha ziyade gönül beşaşeti ile dolu bir gün kabul etmek lazım.
Ruh inşirahı ile dolu bir gün kabul etmek lazım.

İnsanların derin bir ümit ve alabildiği bir saygı içinde Mevla-i Mateale teveccüh edecekleri bir gün kabul etmek lazım.
Hususi ile asrımızın insanı çok hakikatleri ters yüz ettiği, yanlış anladığı gibi bayramı da yanlış anlamaktadır.

Bayram Mevlanın bizi affettiği gün bayram olacaktır. Cürm-ü hatının gittiği gün bayram olacaktır.

Gönlün itminana kavuştuğu gün bayram olacaktır.

Hissiyatın Ondan gelen her şeye razıyım deyip hoşnutlukla karşılayacağı gün bayram olacaktır.

Artık kurb-u huzuruma gelebilirsin fısıltısını duyabilirsen işte o zaman bayram olacaktır.

Camiye giriyor Mevla’nın eltafını ümit ediyoruz. Onun lütfu çok geniş olduğu için ümit ediyoruz. Ve huzuruna gelirken kendi kameti kıymetimize, hak nazarındaki değerimize bakmıyoruz. Senin kapına boynu tasmalılar gelse de Sultanın kapısına gelme şuuru içinde geliyorlar Allahım diyor öyle geliyoruz. Biliyoruz ki bin defa çamura düşsekte, bin defa batsak da, bin defa gırtlağımıza kadar bataklığa saplansakta huzuruna geldiğimiz zaman kullarım diye bizi rahmetin sinesine basacaktır. İşte bunun için geliyoruz Mevla’nın huzuruna.

Ramazan’ı Allah lütfetti yunalım yıkanalım diye. Taa bayramda cürm-ü hatanın affedileceği o mutlu güne tertemiz erelim diye.  Mevlam Ramazanı ihsan etti.

Ve Ramazan çekildi gitti. 11 ay sonra bir daha gelecek Ramazan-ı şerif. Her gecesinde Mevla’nın ta şafak atıncaya kadar yok mu bana el kaldırıp yalvaran dediği Ramazan.

Yok mu bana istiğfar eden, teveccüh eden dediği Ramazan.

Tertemiz gönüllerin Mevla tarafından hüsnü kabul gördüğü Ramazan.

Çok kimseler bir daha Ramazan’ın ne demek olduğunu idrak edemeyecekler. Belki bu Ramazanı idrak edememenin ahu vahının demek olduğunu da bilemeyecekler. Mahkeme-i Kübra’da keşke keşke değip ellerini dizlerine vurduğu zaman anlayacaktır.

Keşke ihya etseydim, keşke Hakkın uyumadığı o gecelerde uyumasaydım. Keşke gafiller gibi yatmasaydım. Keşke gecemin dudağında veya zülüflerimin üzerinde iki damlacık gözyaşım olsaydı. Keşke günahların beni mahsun etmesine mukabil kalbim kalaklar içerisine çarpsaydı. Kalsaydım derdime derman dese Mevlanın kapısına gelseydim. Sıkıldığım için geldim deseydim, bunaldığım için geldim deseydim, kimse derdime derman olamadı onun için geldim deseydim.

Şeytandan yanmış, nefisten yanmış, hissiyatımdan yanmış olarak yanmayacağım bir kapı bildiğim kapına geldim. Lütfedersen kapını açarsan derdimi sana şerh etmek istiyorum. Zira sinenin derdini ancak sen anlarsın demişsen elini dizine vurmayacaksın. Keşke keşke demiyeceksin, yüzü gülen bir bayramla karşı karşıya geleceksin. Ümidinizi kırmak istemem, Cenab-ı Hak ümidinizi kırmasın.

Dağidar olmuş bir gönlüm vardır gönüllerin mahbubunun sevilmediği yirminci asırda. Yıkık bir hissiyatım vardır Resulü Ekrem (AS) kalplerde yerini alamadığı yirminci asırda. Gönüllerde Mevla’nın yerine maddenin kaim olduğu bir devirde sinesinde bir kalp taşıyan insanın dağidar olmamasına imkan var mıdır?

Ağzımızla demeğe cesaret edemesek bile hissiyatımızla ona doğru teveccüh edip, bütün kalbi heyecanımızla el kaldırıp O’na diyelim ki bize seni nasıl tanımamız gerekiyorsa onu lütfeyle Allah’ım. İçimize saygını doldur, haşyetini doldur, içimize muhabbetini doldur, seni sayalım, senden korkalım ve yalnız seni sevelim.

Akıp edip bir kere kapını dövmeye gelemedik. Gelemedik gelseydik Lebbeyk kulum diyecektin ama diyemedik. İşte şimdi bayramda geldik. Nasıl dökük, nasıl yıkık bunu kalbi olanlar bilir ve Sen çok iyi bilisin. Bizim sana takdim edeceğimiz ibadetlere değil de şu kalbimizin perişaniyetine, yıkılmış hissiyatımıza, şeytanın bile şu bayramda ümit ettiği rahmetin hürmetine merhamet et, yıkık taraflarımızı tamir eyle diyelim. Bunu demekte büyük şeydir gönül ister.

Biz yirminci asırda törpülenmiş bir nesiliz. Sağdan gelen fırtınalar sağımızdan bir şeyler koparıverdi. Soldan esen fırtınalar oramızdan da bir şeyler koparıverdi. Fırtınanın en büyüğü neye maruz kaldığımızı bilmeme fırtınasıydı. Nasıl bir belaya maruzuz onu idrak edememe fırtınasıydı. Müminler bilselerdi ki kalplerinden Allah’a ait mana, Allah’a ait ulvi hisler yıkılıyor o zaman Mevla’ya teveccüh edeceklerdi. Resul-i Ekrem adına kaybettikleri










Gücünü, kuvvetini yediğin yemekten, yaptığın spordan aldığını düşünüyorsan, bu güç ve kuvveti alamayanlara zulmedersin. Geldiğin yere salt kendi çabanla geldiğini söylüyorsan, ilahlaşır, firavun olursun. Kuvvetini, seni yaratan Rabbinden aldığına inanıyorsan, güzel kul olur ve yaratılmışlara hizmet edersin.

* * *
Güzel söz söylersen taşların, ağaçların içinden gizli kulakların çıktığını göreceksin; onlar senin sözünü dinlemek için yarışacaklar; çünkü güzel söze bütün âlem kulak kesilir. "Beni kimse dinlemiyor." diyorsan, henüz güzel sözün anası olamamışsın. Çirkin söze de her şey kaya kesilir; söylediğin söz kayaya çarparak sana geri döner.
Halk çoğu zaman güzel sözü duymaz, duysa da anlamakta zorlanır. Güzel sözü duymak büyük ustalık ister, güzel sözü duyabilmek sanattır. Söylediğin sözün güzel olmasına dikkat etmen, senin gönlünün aydınlığına işarettir. Yarın herkesi kendi sözleri kuşatacaktır. Yarın, ruhunu, kötü sözlerine esir etmek istemiyorsan, bugünden dilini güzel sözlere alıştır ya da sus!

* * *
Âlemde boğaz taşımayan hiçbir varlık yoktur. Bitki, boğazıyla ( kök ) topraktan yer, büyür ve sonra hayvanın boğazına yem olur. Hayvan, boğazıyla yer ve insana gıda olur. İnsan, boğazıyla beslenir ve toprağın boğazına yem olur. Sen ruhun boğazıyla yer içersen, toprağa yem olmaz, âleme sultan olursun. Dünya, yemler diyarıdır; kim dünyaya değer vermişse, kendini ona yem etmiştir. Kim de ruhunu katık yapmışsa, o, ebediyyen yücelmiştir.

* * *
Dünya hayatı bir hayalden ibarettir. Senin zihin dünyan bu hayali aşarsa, o zaman hakikat yurduna varırsın. Her varlık bir şeyle beslenir; sen ilim ve irfanla beslenirsen, sonra dağılıp hayal olacak olan bedeninin ifrazatına mahkûm olmazsın.

* * *
Mide, hayaller ülkesidir, gönül ise hakikatler. Mide ile beslenirsen, kandan mürekkep rüyalar görürsün; gıdanı gönülden alırsan, ruhun sonsuz âlemlerin saygın konuğu olur. İlahi ilham gönlüne misafir olmuyorsa, gönlünü dünya saldırısından koru. İlham kan ve irin yurduna gelmez; o, asude bahar ülkesinin misafiridir.
Yeryüzü gıdasıyla beslenirsen zalim olursun, gökyüzü gıdasıdır insanı meleklerden üstün yapan. Savaşların gıdası topraktır; barış ancak, gökyüzünde sofra kuranların egemenliğinde boy atar. Yeryüzünden beslenirsen, bir gün sen de toprağa lokma olursun; gökyüzünden gıda alırsan Lokman olursun.

* * *
Kinin ve hasedin senin gözünü ve gönlünü kaplamış, güzellikleri görmüyor ve duymuyorsun. Kalbini onlardan aşkla temizlersen gözüne ve gönlüne ışık gelecek ve güzelliklere garkolacaksın. Göz bakar, gören o değil, gönüldür. Gönlünü çamurla dolduranlar, âlemi bataklık olarak görürler. Onların dünyalarında bataklık bitkilerinden başka bitki, su aygırı ve domuzdan başka da hayvan yoktur. Gönüllerini nurla dolduranlar ise, alemi, gönüllerine düşmüş bir kitap gibi görürler. Âlemleri kitap gibi gören gözlerin sözleri cennet nağmelerinden farksızdır.

* * *
Şüphesi olan insana bakın, onda dünya öne çıkmıştır; çünkü dünya şüphe batağıdır; oraya düşüp de kurtulan pek olmamıştır. İnsan "acaba"ları pek sever, sanki onda bir sır vardır; oysa, gönül yurdunda "acaba vatandaşı" barınamaz.

* * *
Her huy bir koku verir. Kötü huyun kokusu da kötü kokar. Kötü huyun kokusunu burun alamaz, onu gönül duyar. Nice gönülleri zaman zaman kötü huylarımızın kokusuyla rahatsız etmişiz. Kötü huylu insanın iyi iş yapması şuna benzer: Çok pis kokan tabağa süt koyarsınız; fakat o süt, o kötü kokudan dolayı içilmez olur.
Yapılan her iş koku yayar. Kötü ameller de kötü koku yayarlar. Allah dostları bu kokuları alırlar ve o mekândan uzaklaşırlar. Sen bu gidişi zamansız bulursun; çünkü gönlün kokulara kapalı duruyor.

* * *
Besmele, her varlığa onu incitmeden yaklaşmanın sırrıdır. Besmelesiz atılan her adım, atom bombasından daha öldürücüdür. Atom cesetleri öldürür, Besmelesizlik gönülleri. Besmele, sonsuz yurdun pasaportudur, o yoksa nereye gidiyorsun?
Besmelesiz yemekler midemizi bozdu. Besmelesiz nesiller yurtları talan eyledi. Besmelesiz diller, gönülleri viran eyledi. Besmelesiz beyinler, mutluluğu uzak eyledi.

* * *
Beden dükkânında eskicilik yapacağına, gönül yurdunda devlet kursana!

* * *
"Allah" diyorsun ve sana "buyur" denmediğini sanıyorsun; senin "Allah" diyebilmen, "buyur"u da içinde barındırmaktadır. Seni yaratan seni sevmeseydi, sana adını andırır mıydı hiç?

* * *
Kendi yüreğinin dilini çözersen, âlemdeki bütün dilleri anadilin gibi konuşur ve anlarsın. Kavga, anlayamamanın ve anlaşılmamanın çocuğu. Kendi yürek dillerini çözemeyenler, hatta böyle bir dilin varlığından bile habersiz olanlar, dünya barışından söz ediyorlar: Hıhh!..

* * *
Yeryüzünde "bu benimdir" diyebileceğin, can dâhil, bir şeyin varsa, sen gücünün zirvesine erememiş ve özgürlüğün tadını henüz alamamışsın.

* * *
Ey güzel insan! Ey aşkın doruklarında yaratılış gerçeğine dokunup gönül nağmeleriyle mest olan! Mirac'ı gerçekleştirenin nurunda kendi özünü seyreden!
Yeryüzü, sen yaşayasın diye yaratıldı. Ay ve Güneş, senin nurundan ışık aldı ve sana aydınlık oldu. Denizler, senin gemilerin yüzsün diye coştu. Irmaklar ve dereler, tarla ve bahçelerin sulansın diye akmaya izin aldı. Gökkuşağı sana gülümsesin diye yedi renge büründü. Rüzgâr, sana nefes olsun diye esiyor. Yıldızlar ve gezegenler, etrafında pervane gibi dönüyor ve seni tavaf ediyor.
Ey insan! Bilseydin kendi kıymetini, kıymet bilmezlerin önünde eğilmez ve gerçek özgürlüğün tadını tadardın. Biliyor musun, cennet, dünyada ruhunu özgür kılabilmişlere verilecek olan armağandır. Cennet, özgür kalabilenlerin yurdudur. Cennet, yalnız Allah'a kul olanların ebedi vatanıdır..

Bu Makale 452 defa okunmuştur
 


Kadir Gecesi

Bu gece, kulluk idrakiyle camiye gidiyoruz,
Bin aydan hayırlı sırra erip, feyze dalıyoruz,
İmama uyarak, cemaatle namaz kılıyoruz,
Kat kat sevabından mahrum etme, Allah’ım.

Bu gece, melekler saf saf semadan inermiş,
Gafil olmayanların üzerine rahmet saçarmış,
Bütün Müslümanlar, gönlünü Rabbe açarmış,
Sen Tevvabsın, tövbemizi kabul et, Allah’ım.

Daha ruhlar âleminde iken, Sana söz verdik,
Bir hiçken, “ahsen-i takvîm” üzere yaratıldık,
Bu dünyada kalıcı değiliz, imtihan için geldik,
Bu gece, rızana erenlerden eyle bizi, Allah’ım.

Varsın ve birsin amenna, yoluna baş koyduk,
İndirdiğin Kuran-ı Kerime ve Resulüne uyduk,
Suçumuz ziyade, Sana layık bir kul olamadık,
Rahmetin gazabını geçmiştir, medet Allah’ım!

Şükrünü eda etmek üzere, gufranını diliyoruz,
Bu gece, uyumuyoruz, hamd ü sena ediyoruz,
Bize yakışmayan günahtan arınmak istiyoruz!
Habibin hürmetine, mü’minleri affet Allah’ım.

Rahmet kapısını, sonuna kadar açık bıraktın,
Emanetini koruyamasak da, darda koymadın,
Rahman’sın, bizi daima dalâletten esirgedin,
Bu gecenin nurundan nasibimizi ver, Allah’ım.

Tefekküre dalalım, meleklerle selamlaşalım,
Ebedi rahmet deryanda, sırılsıklam ıslanalım,
Leyle-i Kadir Gecesi, gönül huzuruna erelim!
Cennet-i alada nur cemalini görelim Allah’ım.
(Celle Celalü-Hü)




güzel ahlak nedir

Faydaları Nelerdir? Güzel ahlâk, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilen iyi huylardır.Dînimiz iyi huylar edinmemizi, kötü huylardan kaçınmamızı emretmektedir. Yüce Rabbimiz, sevgili Peygamberimizi överken, (Gerçekte sen, büyük bir ahlâk üzeresin) buyurmaktadır. İyi insan, güzel huylara sahip olan kimse demektir. Güzel huy, iyi iş yapmaya sebep olur. Güzel ahlâk, ruhumuzun alışkanlık haline getirdiği iyi huylara denir. İslâm âlimleri, güzel ahlâkı tarif ederken buyuruyorlar ki: "Güzel ahlâk, güler yüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir". "Güzel ahlâk, genişlikte ve darlıkta insanları razı etmeye çalışmak demektir". "Güzel ahlâk, Allahtan razı olmak demektir. Yani hayrı ve şerri Allahtan bilmek, nimetlere şükür, belâlara sabır etmektir". "Güzel ahlâk, haramlardan kaçıp helâli aramak, diğer insanlarla olduğu gibi aile fertleriyle de iyi geçinip onların geçimlerini sağlamaktır". "Güzel ahlâkın en azı, güçlüklere göğüs germek, yaptığı iyiliklerden karşılık beklememek, bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır". "Güzel ahlâk, yaratanı düşünerek, yaratılanları hoş görmek, onların eziyetlerine sabretmektir". Bir müslümana çatık kaşla bakmak haramdır. Güler yüzlü olmayan kimse mü'min sıfatlı değildir. Müslüman, herkese karşı güler yüzlü, tatlı dilli olmalıdır. Hadis-i şerifte, Allaha ve ahiret gününe iman eden kimsenin, misafirine ve komşusuna ikram etmesi, ya hayır söylemesi veya susması emredilmiştir. Güzel ahlâklı olmanın, bazı alâmetleri şunlardır: İnsaflı olmak, arkadaşlarının hatasını görmemek, hüsnü zan etmek, kötü zandan kaçınmak, arkadaşlarının eziyetlerine göğüs germek, onlardan şikayetçi olmamak, hep kendi ayıp ve kusurlarını düşünmek, kendi nefsini kınamak, güler yüzlü olup, herkesle yumuşak konuşmaktır. Güzel ahlâk sahibi olan kimse, edeplidir, az konuşur, hatası azdır, kimseyi gıybet etmez (çekiştirmez), Allah için sever, Allah için düşmanlık eder. Emaneti korur, komşu ve arkadaşını gözetir. Bütün iyi huyların başı ise haya (utanmak) tır. Güzel ahlâk sahibi olan bir kimsenin, kötü huylu bir hanımı vardı. Gayet iyi geçiniyorlardı. Kötü huylu hanımla nasıl iyi geçindiği sorulunca, iyi ahlâklı kimse şöyle cevap verdi: "İyilerle herkes geçinir. Marifet kötü ile geçinmektir. Onun kötü huyuna sabredemezsem, benim iyi huylu olduğum nereden belli olacaktır?" Bir kimse, güzel ahlâka sahip olmak için, önce kendi kötü huylarını teşhis etmelidir. Bunu ya kendi düşünerek, araştırarak bulur. Yahut bir âlimin, rehberin bildirmesi ile anlar. Mümin, müminin aynasıdır, insan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusurlarını öğrenir. Sadık olan dostu, onu tehlikelerden, korkulardan koruyan kimsedir. Sevgili Peygamberimiz, güzel ahlâkı bildiren hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki: (Allahü teâlâ yanında kulların en sevgilisi, ahlâkça en güzel olanıdır.) (Güzel ahlâk, büyük günâhları, suyun elbiseyi temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlâk ise, salih amelleri, sirkenin balı bozduğu gibi bozar.) (Güzel ahlâk, senden, kesilen akrabanı ziyaret etmek, sana vermeyene vermek, sana zulmedeni affetmektir.) (Kıyamet günü mizanda (terazide) en ağır gelen şey, Allah korkusu ile güzel ahlâktır.) (Allahın en sevdiği şey, güzel ahlâktır.) (Müminlerin iman yönünden en faziletlisi, en üstünü, ahlâkça en iyi olanıdır.) (İnsanları memnun etmek için malınız kifayet etmez. Ancak güler yüz ve güzel ahlâkla onları memnun edebilirsiniz). (Şüphesiz güzel ahlâk, güneşin buzu erittiği gibi günahları eritir). (Bir insan az ibadet etse de, güzel ahlâkı sayesinde yüksek dereceye kavuşur). (Bir müslüman güzel ahlâkı sayesinde, gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur.) (Yumuşak davran, sertlikten ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler. Çirkinliği giderir.) (Yumuşak davranmayan, hayır yapmamış olur.) (İçinizden en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır.) (Kendisine yumuşaklık verilen kimseye, dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir.) (Haya imandandır, imanı olan Cennettedir. Fuhuş, kötülüktür. Kötüler Cehennemdedir). (Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösterendir.) -

SAAT  
   
Bir Ayet  
  .Ey iman edenler ALLAH VE resülünün önüne geçmeyiniz Allahtan korkunuz muhakkakki Allah işiten ve bilendir  
Bir Hdis  
  . Kulun kalbi istikamet üzere olmadan, imanı istikamet üzere olamaz, dili istikamet üzere olmadan da kalbi istikamet üzere olmaz.Şerlerinden Komşusu emin emin olmayan kişi cennete giremez.  
Tarihde bugün ;  
   
Allahın Güzel isimleri  
  الله
Allah
kur anda ilk inen isimdir çünki ilk inen ayet besmeledir.ihlasla Ya allah diye bir müslüman bu isme devam etse.Duası kabul olunur.şeytanın şerrinden emin olur.mutluluğa erişir.rızkı genişler ve allahın izniyle şifa bulur ve imanı kuvvetlenir.
 
Bugün 10 ziyaretçi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol